İnsanların yerleşik düzene geçtiği dönemlerde hem vahşi hayvanların saldırısından hem de soğuktan korunmak için taş, ağaç vb. şeylerle barınaklarının girişini kapatma ihtiyacı duymasıyla bugün kapı dediğimiz şeyin ortaya çıktığından bahsedebiliriz. İnsanlar, zaman içerisinde farklı coğrafyalarda, farklı malzemelerle, farklı boyutlarda ve farklı kullanım alanlarına uygun kapılar yapmaya ve kullanmaya başladı. Taş ve mermerden inşa edilmiş devasa şehir kapılarından, muazzam el işçiliği, estetik görünümüyle ahşap kapılara; pirinç, demir gibi çeşitli malzemelerden yapılmış bahçe kapılarından, bugün hayatımızı daha güvenli hale getiren çelik kapılara, daha pratik hale getiren otomatik kapılara ve hem endüstriyel alanda hem de lojistik alanda kullanılan seksiyonel kapılara, sarmal kapılara, hızlı kapılara kadar insanoğlunun ihtiyacı doğrultusunda kapıları üretmeye ve kullanmaya başladığından söz edebiliriz.
Üzerinden yıllar geçse de hala ayakta duran; tarihe, yaşananlara şahitlik etmiş şehir, kale, ibadethane, medrese kapılarına baktığımız zaman bizleri adeta o yıllara götürüyormuş gibi hissediyoruz. Ya da eski bir evin kapısına baktığımız zaman, o kapının arkasında yaşanan sevinçleri, kederleri anlatıyormuş gibi hissediyoruz.
Bu yazımızda Türkiye’de bulunan, hala ayakta duran tarihi kapıları sizlerle paylaşacağız.
Alacahöyük Sfenksli Kapı: (ÇORUM)
Yapımı Hitit İmparatorluk Çağı’na dayanan Alacahöyük Sfenksli Kapı dışa doğru bakan yüzü ile sağında ve solunda bulunan kabartmalı ortostatlarla süslenmiş tek Hitit İmparatorluk Çağı kapısıdır. Yine Hattuşa’da bulunan Aslanlı Kapı ve Kral Kapı’dan bu yönüyle ayrılmaktadır.
Sfenksli Kapı’nın genişliği yaklaşık 10 metredir. Girişin yanlarında bulunan bloklar 2 metre yüksekliğinde sfenks protomlarıyla süslenmiştir ve üzerinde kabartmalar mevcuttur.
Sol taraftaki kulede ayakta duran boğa figürü Fırtına Tanrısı’nı temsil etmektedir. Aynı blok üzerinde dua eden kral ve kraliçe, arkadaki bloklarda ise kurbanlık hayvanların getirilişi, hançer ve merdiven ile yapılan figürler işlenmiştir. Üst blokta ise domuz ve geyik avlarında mızrak ve ok kullanımı tasvir edilmiştir.
Sağ taraftaki kulede ise yine dini törenler tasvir edilmiştir. Tahtta oturan tanrıçaya dini jestler yapıldığı görülmektedir. Kapının üzerine işlenmiş olan tüm bu tasvirler, bir bütün olarak Fırtına Tanrısı şerefine kutlanan dini bir töreni anlatmaktadır.
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası Kapıları: (SİVAS)
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası bulunduğu yöre Mengücekoğulları’nın yönetimde olduğu dönemde Ahmet Şah ve eşi Turan Melike tarafından 1228-1229 yılları arasında yapılmıştır. İki kubbeli türbesi olan ve bitişiğinde hastanesi bulunan yapı, İslam dönemi mimarisinin en önemli yapıtlarından birisidir. Sahip olduğu geleneksel Anadolu taş işçiliği ve büyüleyici mimarisiyle 1985 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası” listesine dahil edilmiştir.
Bu görkemli yapının giriş kapısının ismi Taç Kapı olarak adlandırılmıştır. Kapının iç kısmında Selçuklu’yu simgeleyen sekizgen ve beşgen yıldızlar bulunmaktadır. Kapının üzerinde yıldız ve hilal simgeleri bulunmaktadır. Taç kapının ortasında bulunan denge sütununda ise Süleyman mührü olarak bilinen altıgen yıldızlar bulunmaktadır. Sütunun hemen altında bulunan kitabede ise “Fahrettin Behram Şah’ın kızı Melike Turan, Allah’ın affına muhtaç aciz kul, adaletli melike bu şifa yurdunun yapılışını 626 H/1228 M yılında emretti.” yazmaktadır.
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası Taç Kapı (SİVAS)
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifasında bulunan bir diğer kapı ise Cennet Kapı olarak adlandırılmaktadır. Kuzeye bakan bu kapı aynı zamanda Kuzey kapı ve cemaatin giriş kapısı olduğu için Cümle Kapı olarak da kullanılmaktadır.
Kapı üzerinde bulunan motifler cenneti tasvir etmektedir. Kuran-ı Kerim’de yer alan cennet tasvirli ayetler, birçok detayı ile taşlara işlenmiştir. Kapının tamamı cennet bahçesine benzetilmeye çalışılmış ve cennetin katları gösterilmeye çalışılmıştır. Kapının sağ tarafında “Adaletli sultanın mutluluğu, egemenliği ve saadeti ebedi olsun.”; diğer tarafında ise Ayetü’l Kürsi’nde yer alan “Allah’tan başka ilah yoktur, sadece O vardır” ayeti yazmaktadır.
Kapının üzerinde hayat ağacını ve sonsuzluğu simgeleyen motifler bulunmaktadır. Hemen altında ise yanan kazanlar bulunmaktadır; bunun da az da olsa cehennemi hatırlatmak anlamında yapılmış olabileceği düşünülmektedir.
Bu kapıda bulunan kitabede ise “Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah, Allah’ın affına muhtaç, aciz kul 626 Hicri aylarının birinde bu caminin yapılmasını emretti” yazmaktadır. Kitabenin başlangıç bölümünde gül, bitiş bölümünde ise bülbül olması, gülün Hz. Muhammed’i, bülbülün ise Allah’a olan aşkı simgelediğini düşündürmüştür.
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifasında bulunan bir diğer kapı ise yapının doğusuna bakan Şah Kapı’dır. Bu kapı Şah’ın ibadet etmek için camiiye girdiği kapıdır. Bu kapı Klasik Selçuklu Teknikleriyle yapılmıştır ve diğer kapılara nazaran biraz daha mütevazi görünmektedir. Kapının boyu ise normal insan boyundan çok daha küçüktür.
Bunun sebebi ise Şah’lara kulluk bilincini hatırlatmak ve yalnızca Allah’ın huzurunda eğileceklerini vurgulamaktır. Yani cemaatten ve ya halktan ayrı bir kapı kullanma sebepleri onlardan soyutlanmak değil bu kulluk bilincine sahip olmaktır. Kapının girişindeki sütunda ise şu ayet yer almaktadır: ”Mülk, Kahhar ve tek olan Allah’a aittir”
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası Şah Kapı (SİVAS)
Bu yazımızda Türkiye’de bulunan Tarihi Kapılardan bazıları sizlere sunmaya çalıştık. Seksiyonel kapı, Sarmal Kapı, Hızlı Kapı ve tüm endüstriyel kapılarda sektörün öncüsü FGİ Kapı ve Yükleme Teknolijeleri ailesi olarak sadece sektörümüzde bulunan Seksiyonel Kapı, Sarmal Kapı, Hızlı Kapı ile ilgili yazılar değil, Türkiye’de hatta Dünya’da bulunan tarihi kapılarla ilgili yazılar paylaşarak kültürel anlamda da sizlerle etkileşim içerisinde olmayı diliyoruz. Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle…